Söz ola kese savaşı
Söz ola kestire başı

Hicviyeleri ile ünlü şair Ömer Nef’î’den devrin kaynakları Erzenû’r-Rumî diye söz ederler. Gerçek ismi Ömer olan Nef’înin’, mührüne kazdırdığı beyitlerde de Ömer adı görülmektedir. Tedrisatında mahlâsı “Zarrî”, “zararlı”dır. Erzurum defterdârı Gelibolulu Müverrih Ali, şiirlerini görmüş, bu genç şaire Nafi “Nef’î”, “yararlı” mahlâsını vermiştir.

Padişah Birinci Ahmed zamanında İstanbul’a gelip devlet hizmetine girdi. Bir süre memurluklarda çalıştı. Daha sonraları Sultan İkinci Osman ve Sultan Murad döneminde tanındı. Nef’î yazdığı beytlerle bütün padişahlara övgüler dizdi. Bazı ‘numûne tipleri’, ‘tuhaf vakâları’ hicivleyince bir kaç kişinin nefretini ve öfkesini üstüne çekti.

Hatta yazmadığı hicivler dahi ona yüklendi. Padişahı üzenleri sert hicviyesinden ötürü, Sultan Murad Han “Nef’î”yi sık sık zarardan korur idi. Nef’î, Sadrazam Bayram Paşa’ya ‘sirke tadında’ bir hiciv yazmıştır. İşte sarayın odunluğunda boğdurulmasının sebebi ‘bu hicivdir!’ diye rivayet edilir. 1635 yılında vefat etti.

Bu hicve hiçbir kaynakta rastlanamamıştır. Yayılmadan ‘imha edildiği’ düşünülmektedir. Saray ya da bir yalının odunluğunda “hiciv” sebebiyle tutuklanan Nef’î için af mektubu yazılır. Mektup yazıldığı anda Nef’i kâtiple beraberdir. Zengî (siyahi) kâtip, mektubu yazarken kağıda mürekkep damlatır. Nef’î dayanamayıp: “Mübârek teriniz damladı efendim...” der.

İşte bu söz katline vesile olur. Usta şairin şu mısraları hayatını özetlemektedir. “Ne şeb ki kûyuna yüz sürmesem, o şeb ölürüm. Ne gün ki kâmetini görmesem, kıyâmet olur. Dil ise, gitti kesilmez hevâ-yı aşkından, Nasihat eylediğimce beter melâmet olur. Belâ budur ki alıştı belâlarınla gönül. Gâmın da gelse dile, bâis-i meserret olur. Nedir bu tâli’ ile derd-i Nef’i-i zârın, ne şûhu sevse mülâyim dedikçe, âfet olur!”